Instagram’daki Hikayeden Hayatlar Sorunu

Posted by Ömer Burak |20 Şub 18 | 3 comments

Bilmiyorum farkında mısınız; başkalarının hayatını daha önce hiç bu kadar merak etmiş miydik? Ya da az tanıdığımız insanları hayatımızın içerisine bugünkü kadar almış mıydık? Yakın tarihte Instagramla beraber giderek popülerleşen ‘hikayeler’ hakkında konuşmak istiyorum.

Artık sosyal medya hayatımızın bir parçası. Bu saatten sonra sosyal medya yokken hayat şöyleydi, böyledi gibi klişelerine girmeyeceğim. Değineceğim konu, sosyal medya kendi içinde yaşadığı dönüşümle beraber kişiliklerde oluşan yaralar hakkında. Bu yazı, biraz düşünmek ve sorgulamak isteyenler içindir. Lütfen bu yazıdaki sorular soruların cevabını bana ya da bilgisayara karşı vermeyin. Bu soruların cevabını kendinize veriniz.

Çerez tadındaki hikaye tüketme alışkanlığı

Instagram’da sürekli fotoğraf paylaşan kişiler bu mecrayı bir günlük misali kullanıyor ve daha sonra dönüp bakabileceği bir fotoğraf albümünü oluşturuyor. Kendisi silmediği müddetçe o fotoğrafları Instagram arşivinde tutuyor. Peki hikayeler ne için var?

Eskiden Facebook vb. platformlarda gezinme şeklimiz aşağı doğru kaydırma hareketiydi. Böylece istemsizce de olsa insanların hayatlarına dair paylaşımlar görmekteydik. Şimdi hikayeler ile birlikte birebir kişinin profiline tıklayarak onun hayatına dair ne yaptığını ne yaşadığını görmek istiyoruz. Ama neden?

Birisinin hayatına müdahil olmayı bünyesel olarak normalde saçma buluyorken sistemin ya da sürü psikolojisinin dayatmasıyla artık merak ediyor olmak size de garip gelmiyor mu? (çok mu yaşlandım ben?)

Bize ne Ayşe’nin yeni aldığı elbiseden?

Bize ne Mehmet’in yaptığı gezilerden?

Bize ne Fatma’nın yediği yemekten?

Bize ne Ali’nin arabasını sürerken çektiği videodan?

Bize ne Selma’nın sinemaya gittiğinden?

Bize ne hayatında hiç almadığı ve uygulamadığı kararları aforizma şeklinde hikayesinde paylaşanlardan? vs. vs.

 

Bana tepki verenleri duyar gibiyim.

–ne alakası var şimdi, biz o yüzden mi bakıyoruz.

–zaten kendisi hikayesini (yaşantısını) paylaşmayı tercih etmiş. Ben bakmışım da ne olmuş?

–anlık olarak hızlıca bakıyorum ve arkadaşımın hayatından haberdar oluyorum.

Tüm baktığınız hikayeler yüzünden kendinizi başkalarıyla sürekli kıyasladığınızın farkında mısınız? Bu detay çok önemli. Her gün her saat farkında olmadan bu kıyaslamayı yapmaktasınız. Yaşantınızda olumlu şeyler varsa bile bunları görecek fırsatı kendinize sunmuyorsunuz.

 

Kral çıplak ancak kimse söylemiyor

Instagram’da takip ettiklerinizin yüzde kaçının mutlu olması gerçekten sizi de sevindiriyor? Ya da sizi takip edenlerin yüzde kaçını hayatınızın içine almak ve onlarla hayatınızı paylaşmak istiyorsunuz?

Bu sorulara verdiğiniz yüzden oranlarını hisseder gibiyim. Peki o zaman neden günlük ya da saatlik vazifeymiş gibi ya da tesbih çeker gibi herkes hikayesinde ne paylaşmış diye bakıyoruz?

Beni içinizden linç etmenize hiç gerek yok. Kesinlikle geri kafalı değilim. Aksine kişilik olarak ve de işim gereği geçmişe takılı kalmayıp insanların yenilikleri hayatının ortasına alması gerektiğine dair sürekli vaaz veriyorum. Buna rağmen Instagram’daki hikayeler kısmını eleştiriyorsam kralın çıplak olduğunu göstermek istiyorum.

Instagram’daki hikayeden hayatların sorunu tam olarak ne?

Sosyal medyanın kendisiyle beraber getirdiği sürekli bir şeyler paylaşma hastalığıyla artık insanlar sürekli hikaye atma ihtiyacı hissediyor. Mutlu değilken bile mutluymuş mesajı vermek istiyor. Daha sonra kendisinin yalanına kimler inanmış diye meraklı gözlerle hikayesine kimlerin baktığını takip ediyor.

Yazının başında belirttiğim gibi sosyal medya artık hayatımızın bir parçası. Bu sayede medyanın gücü büyük yayın organlarından alınıp halka inmiş oldu. Herkes kendi medyasını (youtube vb.) yaratabilir durumda. Sosyal medya ile daha önce hiç olmadığı kadar kolay bir şekilde markalara, ünlülere dokunabiliyoruz. Ancak batının sadece ahlaksızlığını aldığımız gibi yeni medya gücünün getirdiği imkanlar içinde sadece kalıntıları alıyoruz ve bu kalıntılar içinde mutsuzluğa doğru sürükleniyoruz. Bunları sadece gözlemlerimle değil; araştırmaların sonuçlarına göre de söylüyorum. (zaman ayırabileceğiniz bir başka zamanda okumanızı tavsiye ederim.)

Instagram hikayelerle kendiniz dışındaki hayatları daha güzel, daha mutlu ve daha lüks olduğunu düşünmeye başladık. Ya da kendi hayatının çok mutlu olduğuna dair başkalarını inandırmaya başladık. Araştırma sonuçlarında da olduğu gibi sosyal medya ile beraber insanlar daha mutsuz, daha yalnız, daha kaygılı ve daha stresli.

Günlük bir oksijen misali gerekli duyup içinize çektiğiniz “hikayeden hayatlar” hiç de sizi mutlu etmiyor hiç de sizi sosyalleştiremiyor. Üstelik birbirimizin hayatlarında ne olup bittiğine dair merak etme duygusunu daha cüretkâr kılıyor. Benim endişem bu cüretkâr davranışın bir sonraki evresinin ne olacağı konusu.

Bitirirken;

Başkalarının yaşadığı hayatları merak edip kendi hayatınla kıyaslamak yerine anın tadını çıkarabilen ve onu sadece yapmak istediği için yapan insanlardan olabilmek çok uzak değil.

Bu yazıyı okurken aklınıza gelen farklı sorulara ve bu yazıdaki sorulara cevap verirken sadece kendinize cevap verin. Topluma ya da bana değil.

Eleştirileriniz ya da fikirleriniz varsa yorum olarak benimle paylaşabilirsiniz.


3 comments

  1. Halimiz maalesef bu. Kendi adıma evet bendE keNdimi koRumaya çalışsamda bir parçası olmaktan alıkoyamıyırum bAzen de.KaLemini hep iyi kuLlanırDıN, yine öyle olmuş👏🏻👏🏻👏🏻

  2. Bu yazılanların hepsi Bana aitmiş gibi hisettim yani hepsini yapıyorum içinde barınıyorum bundan nasıl kuRtuLacaĞım vazgeçemiyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir